Sayfalar

20 Kasım 2010 Cumartesi

Bu Günün İşini Yarına Bırakma

Tuana , okullar bir hafta tatil olduğu için çok mutluydu. Kurban Bayramı vardı. Komşu evlerde , arkadaşları ile şeker toplayacak ve bütün tatil doyasıya bisiklet sürecekti. Ama onu endişelendiren bir konu vardı. Tatil uzun olduğu için öğretmenlerinin çok fazla verdiği bir ton ödevin üstüne bir de türkçe öğretmenlerinin okumak için verdiği kalın kitap eklenince iş çığrından çıkıyordu. Tuana Cuma akşamı uyumadan önce yarın sabah yatağımdan fırlayıp fotokopilerin yarısını bitireceğim, diye düşündü. Yarın sabah kalktığında canı hiç mi hiç kalkmak istemedi. Dün akşam saat 11.00'e kadar izlediği korku filmi onun yataktan çıkmasını engelliyordu sanki. Tuana yeniden uykuya daldı...
Annesi onu uyandırdığında saat 10.00 olmuştu. Tuana birden dün akşam kararlaştırdığı planı hatırladı. Ama bunun için çok geçti artık. Yarın sabaha artık dedi kendi kendine , ve içini rahatlatmaya çalışarak annesi ile birlikte kahvaltı sofrasına oturdu. Bu vakitten sonra bütün zamanını arkadaşları ile dışarda bisiklet sürüp top oynayarak geçirdi. Akşam olduğunda ödevleri hakkındaki konu beynine girdi. Tuana bu düşünceyi beyninden çıkarmaya çalıştı ama bir türlü başaramadı. En sononda dayanamayıp masasının başına oturdu , lambasını yaktı , kağıtlarını çıkardı ve ödevlerini yapmaya başladı. Ama dikkatini toplayamıyordu bir türlü. Ne oluyordu onu! Hem kendine , hem öğretmenlerine , hem arkadaşlarına , hem de ailesine kızıyordu.
Ne olurdu sanki dikkatini toplayabilse, ne olurdu sanki öğretmenleri bu kadar çok ödev vermeseydi, ne olurdu sanki arkadaşları onu dışarda bu kadar tutmasaydı. ne olurdu sanki ailesi onun üzerinde baskı uygulamayı bıraksaydı. Ne olurdu sanki,dünya tersine mi dönerdi?
Okullar yarın açılıyor. Tuana'nın bütün ödevleri masasının üstünde üst üste yığılmış durumda. Tuana ne yapacağını bilmiyor. Annesine mi söylesin acaba? Ama annesi çok kızar.En sonunda Tuana annesine söylemeye karar veriyor. Öğleden sonra. Annesi temizlik yapıyor. Tuana annesinin yanına yaklaşıyor. Yutkunuyor. Çok korkuyor. Ya annesi kızarsa? En sonunda annesine olayı anlatıyor:
_ Şey anneciğim , şey mmm ben hiç bir ödevimi bitiremedim de bana yardım edebilir misin? şey çok çok özür dilerim.
Annesi ona hayretle dönüp bakıyor. Ve ağzından şu sözcükler dökülüyor:
_ Benden özür dileme Tuana. Bu benim hatam değil cezasını ben çekmiyeceğim. Sen çekeceksin. Öğretmenlerinle konuşacağım. Ayrıca bu öğleden sonranın hepsini derslerini çalışarak geçireceksin. Yapabildiğin kadarını yap. Yapamadığını da öğetmenine dürüst bir şekilde söyle. Ayrıca şu sözümü de hayat boyu aklından çıkaram:
'' BU GÜNÜN İŞNİ YARINA BIRAKMA''

8 Kasım 2010 Pazartesi

Kitap Okumak...

Neden kitap okuruz?
Soru dıştan bakıldığında çok kolay: ''Bilgiye sahip olmak için , hayal gücümüzü genişletmek için,kelime dağarcığımızı geliştirmek için falan filan falan filan''Fakat içerilere doğru indiğimizde hiç de öyle değil. Bence kitap okumanın en önemli faydası kitapların bizi değiştirmesi.
Daha da altlara indiğimizde ''neden kitap okuruz?'' sorusuna şöyle bir cevap çıkarabiliriz:
''Kitap hayal dünyamızı geliştiren ama neden yaptığımızı fazla sorgulayamadığımız ya da gerekçesiz yaptığımız faaliyetlerden biridir.Okumanın bir çok faydası vardır.Kitap okurken odanızın içindeki pencereden atlayarak dünyanın öbür ucuna , Yeni Zellanda'ya gidebilirsiniz. Ya da ıssız bir adada açlıktan ve susuzluktan ölmemek için bir sürü macera yaşayabilirsiniz. Kitap okumanın faydaları kişiden kişiye değişir: kimine göre zaman öldürme, kimine göre bilgi edinme , kimine göre düşünce yapımızı geliştirme , kimine göre haz alma , kimine göre kelime haznesini değiştirme... Fakat kitap bunlardan başka boş zamanı değerlendirmek için de okunur.''

Kitap okumak keyif mi zorunluluk mu?
Tabii ki keyif! Belki de çok okuyan kişiler için öyle.Bir kitabı zorla mı okursak o kitaptan keyif alırız, yoksa keyifle mi okursak keyif alırız? Cevap herkes için aynıdır:''Bir kitabı keyifle okursak o kitaptan keyif alırız.'' Peki bu cümle mantıklı geliyor mu? Neyi neyle okursak neyden ne alırız??? Öğretmenlerin yaptığı gibi cümleyi inceleyelim:
Evet çocuklar! İlk cümlemiz ''bir kitabı keyifle okumak''
Peki bundan ne anlıyoruz? Bir kitabı zorla okursak ne olur? Bu sorunun yanıtı çok kolay. Bir kitabı zorla okursak odamızın duvarları üstümüze üstümüze gelir. Nefes alamayız , daralırız. Kısaca kitabı okumayıp bırakmak isteriz. Fakat hem okuldaki öğretmenlerden , hem de evde anne ve babamızdan aldığımız ''kitap okuma '' kanunlarına göre bir kitaba başlandığında o kitap yarım bırakılmaz. Bu nedenle o kitabı okuyup bitirene kadar ölür ölür diriliriz.
Şimdi gelelim ikinci cümleye!''bir kitaptan keyif almak''
Bir kitabı keyifle okursak o kitaptan ''keyif alırız''. Bir kitabı keyif almadan okursak o kitaptan keyif alabilir miyiz? Hayır! O halde bir kitabı keyifle okumak ve bir kitaptan keyif almak deyimleri birbirini tamamlar.
Şimdi gelelim kitap okumayı sevmeyen çocukların düşüncelerine. İşte size bir örnek:
''İş çığrından çıktı artık! Okulda yeni bir uygulama başladı. Öğleden sonraki ilk dersten önce bütün okul donacak ve on beş dakika kitap okuyacakmışız. Ne istiyorlar bizden bir anlasam...
Şuleler'in okulunda yapılıyordu da gülüyorduk. Bizim de başımıza geldi işte! Müdür hepimizi topladı Cuma günü ve müjdeli haberi verdi. Özel bir zili olacakmış bu saatin.(Bence itfaiye sireni gibi; yangın var , diye bağırası geliyor insanın) Herkes hemen sınıfına koşuşturacakmış.(okumak için donmaya can atıyoruz ya !)Ama ne istersek okuyabilirmişiz.(Bora , ''Futbol gazetesi de okuyabilir miyiz?'' diye sordu ; kabul etmediler. Hem de bozuldular. İstediğimiz her şeyi okuyamayacağımız açık yani.)
Önemli olan günün belli bir süresini okumaya ayırmakmış.(okumaya karşı değilim ama böyle zorlama sessizliklerle okumanın ne yararı var?) Bu uygulama gelişimimize katkı sağlayacak ve okuma alışkanlığımızı arttıracakmış.(okuyormuş gibi görünme ya da aklım başka yerdeyken herhangi bir şey okuyabilme becerilerimin artacağı kesin.)
Küçük sınıflara baktım geçen gün , ne güzel , uslu uslu girdiler sınıflarına . Sonrası sessizlik. Herhalde açıp okuyorlardır. Küçükken öyledir ya okumak bile heyecan verir. Ama sonra değişir. Yeni heyecanlar girer insanın aklına . En azından bende öyle oldu. Bizden de küçük sınıflar gibi davranmamızı nasıl isteyebilirler?Hiç hakları yok zoraki uygulamalara. Onların yüzünden artık evde de okumaz oldum. Nasılsa ''dondurarak''o zamanı benden çalıyorlar...''